“BİR
VARMIŞ BİR YOKMUŞ !”
“İnsânlar uykudadırlar ölünce uyanırlar !”
*
Hep ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlar her masal !
Ben de sana bir masal anlatayım da ! Ders al !
RESÛL
der
:
“Uyumakta her insân gözü açık,
!
Ölünce
uyanır o”
ve HAK der
‘“Rüyâdan çık
!”’
Platon der : ‘Kâinat üç duvarlı mağara !
Bu üç boyut dışında,
sen kimliğini ara !’
Abbas dedi
:‘Hani var ya ‘“Nûr”’hakkında
âyet,
Beni öldürürsünüz
! Yorumlar isem şayet !’
‘MUHAMMED
bana onun sırrını açıkladı !’
Söylersem, atarsınız bana kâfir isnadı !
Şimdi onu
ben size açıklıyorum ! Niçin ?
Öldürülmekten
korkmam ! Hayâl olduğum için !
‘“ALLAH
yer
ve göklerin
nûrudur”’ diyor
âyet
:
Yâni kâinat yoktur ! Aslı ‘“Nûr”’ ise şayet !
Zîrâ ‘“NÛR”’ görülemez
!
Ne de olur gölgesi !
Cismin yok olduğunun, bu bilimsel belgesi
!
Bu âlem, Yer ve Gökler, sen de dahil serabdır !
Zihninin içindedir ! Beynin ölsün, harabdır !
Bu Dünyâ,
hayâlinin giydirdiği elbise !
İblîs
hayâl gücündür, kökü elbise ise !
Rüyâyı, dışta olmuş gibi gösterir beyin !
‘Kurgu
film’
Sabâhleyin
gülerken, yine rüyâdasın sen !
‘Uyurgezer’
Hiçbir
şey gerçek değil !
‘“Sembolik
birer
âyet
!”’
Yorumlarsın
!
Rüyâdan uyanır isen şayet !
HAK der :‘“Sembol
âyeti yorumlar ancak Velî !”’
Velî ismine sahib oldu ! Bu yüzden ÂLÎ !
“Perde
kalksın
! Gördüğüm
değişmez”
dedi O ZÂT
!
Gördüğün her şey perde ! Kaldır sen de ! Ol azat !
RESÛL dedi, ALLAH’a yaptığı zaman miraç
“Bana aslını göster
eşyanın !” Gözünü aç
!
Her bir olayın aslı, Rûhta cereyan eder !
Beyin onu yansıtır ! İnsân ‘Dışta gördüm’ der !
Her şeyin
aslı ile dolu ! HAKK’ın vücûdu !
Aslın
perdeye vurmuş hayâli, gör mevcûdu
!
Hızla
geçse canlanır
! Bin kare ölü resim !
HAK’tan başka diri yok ! Cesettir her bir cisim !
Cisim, ise
zaten yok ! ‘“Dağ
geçer bulut gibi !”’
Yâni ‘kâinat serâb’ diyor
‘“Mülkün sâhibi !
Bir
tek gerçek âlem var
!
Nasıl ki HAK,
bir ise !
HAK
der: ‘“O nasib olur Sâlih olan vârise
!”’
Sâlih,
demektir içi dışı bir olan kişi !
Dış
âlemi, kalbinde tersyüz etmektir işi
!
ALLAH
der: ‘“Gerçek ile Biz
yarattık
âlemi
!”’
Hayâl dünyanı yık da ! Gerçeğini gör ! Emi !
‘“Kıyâmet
günü her şey yok olur”’ diyor âyet
!
Zaten yok olan şeye ! HAK verir mi nihâyet !
Yok olan, senin şeyi var sanan gafletindir !
Cehalet perdesini gözünden artık indir !
“Her
şey bir şeydir ! Ama câhil hiçbir şey değil
!”
RESÛL'ün bu sözüne, sen bu açıdan eğil !
‘“Her
şeyin
içi
de
HAK ! Dışı
da
HAK
!”’ Şey nerde ?
‘HAK’tan
başka şey yok’ de ! Olma kendine perde !
‘“ALLAH’tır
her bir şeyin hem dışı ! Hem de içi !”’
Öyleyse
her şey hayâl ! Var sanma sakın hiçi !
‘“Her
şey
fânî
! Âlemde
! Bâkî,
o
şeyin
aslı
!”’
Bu âlem yok ! Aslı var ! Kalbin değilse paslı !
Gözündür ! Bil ki senin esas görmene engel !
Hayvânda da
var bu göz ! Sen
kalbindekine gel !
Gözün,
sınırı ufuk ! Seni merkeze koyar !
Beyin,
‘sen bir kutubsun’
deyip
! Altını oyar
!
Bu
âlemdir ! Körlerin târif ettikleri fil !
O âlemde fil de yok ! Neyi tutacak gafil !
“Kendini bilen
!
Bilir RABB’ini”diyor
RESÛL !
“Kendisini yok eden” demiyor ! Olma mes’ul !
Zîrâ yok
edemezsin kendini
!
O
zaten RAB !
Olmayan
bedenine, çektirme boş ıztırâb
!
Perdede oynadıkça filim, görünmez perde !
Perdeyi,
HAK vücûd bil !
GAYB’ın sırrına er de !
Güneş kendini saklar ! Kendi ışığı ile !
Denizde yüzen
balık, denizi görmez bile !
‘“NÛR”’
her şeyi gösterir ! Kendisini göstermez !
Ay
değil,Güneş saklar yüzünü !
Akıl ermez !
Ay gölge
yapmaz ! Yüzü açık ! Nûru âriyet !
Şems
gölge yapar ! Yüzü açık ! Nûru variyet !
Işık
madde ! ‘“NÛR”’ mânâ !
‘“HAK”’
O ! Her şeye sızar !
‘“Ona
bakar
görmeden
!
Nereye
dönse
nazar
!”’
Bakar kördür ! Gözüyle bakan bil ki her insân !
Beyni değneği iken ! Sanır onu bir ihsân !
HAKK’ı
görmek için bak ! Kalbinin gözü
ile !
‘“Asâsını
dev görüp şaşmıştır
! Mûsâ bile !”’
‘Yalan Dünyâ’
lâfının işte budur esâsı !
‘Hem dünyâ ! Hem sen yalan !’ Der Mûsâ’nın Asâsı !’
*
II HAK ÂLEM !
*
‘“İğnenin
deliğinden
geçtiği
vakit
deve
!”’
RAHMÂN
der ‘“Kâfir girer ancak bil bizim eve
!”’
Soyun şu eğri
büğrü bedeninden !
Ol
ışın
!
Kalbdeki
noktadan
gir
! Rûha
olsun
varışın
!
Bu hayâl âleminden geç hakîkî âleme !
Uyan
da artık
son ver
! Yapay
zevk
ve eleme
!
‘“Bu rüyâ tâbirini,
Yusuf’a HAK öğretti !”’
Ona,
‘senden başkası yok’
diye yemin etti !
Suçsuz girdi zindana ! Unutmadı ahdîni !
Ten
zindanında,
rûhu
zikirdir
! İslâm
dîni
!
‘“YUSUF’a secde için yıldızlar”’ yere düştü !
Zîrâ hepsi Yusuf’un gözünde artık düştü !
Kâlb gözünün gördüğü, rüyâ değildir ! Rüyet !
Yusuf ‘hücre
hapsi’nden çıkıp başlar hürriyet !
HAK âlem
yalnız HAKK’ın
bilincindedir
mevcûd !
Gerçekten
vardır ! Zîrâ HAK’tan başka yok vücûd
!
HAK âlemin çok adı var ! Birisi ‘Gâib’dir !
Kör
kuyudan, körleri çıkarmak için iptir !
Hapsolduğunun bile, halk değil bilincinde !
HAK diyor :‘“Gayb’ı bilmez
! Ne insanlar
! Ne cin
! De
!”’
Âdem
için
demiyor
O GAYB’ı
bilmez
! Niçin ?
ALLAH’ın
her ilmine
ayna
olduğu
için !
Sıradan
halkın çoğu,
hem mahpus
! Hem gardiyan !
Bekler ! Azrâil gelip de ona desin ‘uyan !’
Doğar ! Korktuğu veya özlediği âleme !
‘“Burda
kör,orda da
kör !”’ Düşsün kalksın
! Elleme
!
Öldü sanıp !
‘Cennete
Cehenneme girdim’
der
!
Bir hayâlden, başka bir hayâle sefer eder !
Var yedi karabasan, sekiz keyif kapısı !
Korku ve özlemlerin hayâlidir ! Yapısı !
HAKK’a
Rûh
bile ‘“Elli bin yılda çıkar”’ ise
!
Rûha çıkmana lâzım giymek nice elbise !
Gerçek âlemin kodu ‘“Levh-i Mahfûz”’ ve ‘“RÛH”’tur !
Onu ‘Hûri Cenneti’
sanan câhil güruhtur
!
Zîrâ O,
kalbde mevcûd ‘“ALLAH’ın
FITRATI”’dır
!
‘“Elli bin yılda HAKK’a çıkan”’ Miraç atıdır !
HAK âlemin en doğru adı ‘hayret makamı !’
Zîrâ olursun orda, kendinin kaymakamı !
Kime baksan
!
Kendini görürsün onda ancak !
Kalmamış
ne öç alan
! Ne de öç alınacak !
Hem cennet ! Hem cehennem ! Dürülüp kalkmış rafa !
Aşka tapınmak
için âşıklar girmiş safa
!
‘“Safları
sıklaştırın”’ emrini hepsi duymuş !
‘“RAHMÂN önünde saf saf dizilip”’ emre uymuş !
‘“Mülk
yalnız
ALLAH’ındır”’
sözüyle olmuş aşı !
Şeytan, Müslüman olup ! Bitmiş sen ben savaşı !
Kendinin
zannettiği irâde hayâl olmuş !
Beyin
devreden çıkıp
! Kalbi vahiyle dolmuş !
Artık unuttuğunu hatırlayan bir kişi !
Ezelî bilgisini, hep tazelemek işi !
Çevresi her
yerde
! Ve hiç bir yerde merkezi
!
Soyutta boyut olmaz ! Şaşırtır o herkezi !
‘“Yerden göklere kadar geniş olan cennet”’ bu !
Yer
ve Gök hayal olmuş ! Yalnız HAK’tır mensûbu !
Mekân yok
! Mesâfe yok ! Herkes olmuş bir vücûd !
‘Âdem’
denilen bu zât,
kendine eyler sücûd !
Zîrâ mekân olmayan yerde, âlem olamaz !
Gerçek
âlemin,
ÂDEM olduğunu bilen az !
Kendinden başkası
yok ki
!
Ona etsin secde !
Ona
ALLAH’ın aklı
! Veyahut
‘“Kutsal
Rûh”’ de
!
‘“BİZ”’ ‘“BİZ”’ diye konuşan erenlere işâret !
‘“Kitab ilmine sâhib olanlar”’dan ibaret !
*
III
 D E M !
*
Saf
saf herkes,
ALLAH’ın aklında bir düşünce !
Kimliğini unutur ! Düş kurmaya düşünce !
Dünyâya
geldiğini kendinin,
hayâl eder !
Dîn
bilgini geçinen, ‘Sen Cennetten düştün’ der !
Hâlbuki bir bilse ki ! Düşen orada hâlâ !
İki
tane âlem yok ! Her yer Cennet-i Â’lâ !
Sonsuz âlemde
‘zaman’
mevcûd değildir mâdem !
Âdem’in öbür adı olmalı ‘şimdiki dem !’
Doğmak
!
Ölmek yok ! Herkes ayni Rûhun sâhibi !
‘Bir’den
ancak ‘bir’
çıkar !
Buna
hep tanık gibi !
Yâni doğmamızın ve ölmemizin nedeni ,
Taşıyor sanmamızdır
üstümüzde bedeni !
‘Âdem
düştü’ denmez de
! ‘“O
kaydı”’ der
HAK ! Niçin ?
Yasağı
düşünürken
!
Aklı kaydığı için
:
‘HAK’tan başkası
yokken’ dedi
‘Bu yasak şey ne
?’
‘Yoksa,
ben değil
miyim halîfesi yegâne ?’
İlk
defa düşünmeye başlar başlamaz bu tarz ,
Bildi düşünce yasak ! Ve çevresi oldu Arz !
Dekart ‘Düşünüyorum öyleyse ben varım’ der !
Kendi aklına uyan ! Onun peşinden gider !
Düşüncesi de bir düş ! Düşündüğünü sanır !
RÛH,
‘Madde yok
! Ben varım
!’
Diye diye usanır !
Fizik ilmine göre, düşünce de bir madde
!
Madde,
‘varım’
diyemez
! Sen bu fikre saçma de !
Arşimet yıkanırken ‘Buldum !’ Dedi külhanda !
Bulmak
istediğini,
düşünmediği anda !
Newton yer çekimini buldu elma düşünce !
Kafasında yok iken o anda hiç düşünce !
Piyano düşüyorken
balkondan kazâ ile ,
Aynştayn’ın kafasında formülü geldi dile !
Yâni bir an
beynimiz çıktığında devreden ,
Devreye
girer
!
Kalbden bize hep hitab eden !
Meselâ
bu mesajı Uluğ yazdığı anda !
Kendini kaybederek belirir öte yanda !
İki yan yok
!
Öte yan yine bu yandır ama ,
Bilmeyen,
‘Tayy-i mekân’ der
! Yâhut ışınlama
!
Bir çelişki gelmesin sana böyle bir beyân !
‘Merkez
nokta Kâbe’yi’
bulan için yoktur yan !
İşte
‘“Dosdoğru
namaz”’
Ama hep kulak verin ! ‘VİCDÂN’ denilen sese !
Bu
öyle bir sestir ki
!
Beyin de susturamaz !
Bunun ‘ALLAH’ın SESİ’ olduğunu bilen az !
Rûh âleminde
her şey ‘“Apaçık
sağlam
âyet
!”’
Nasılsa
hep öyledir ! ALLAH’a benzer gayet
!
Bu yüzden onun adı ‘“Apaşikâr Kitab”’tır !
‘“BEN SENİN RABB’İN MİYİM
?”’ bu
âlemden hitâptır !
Bu âlem, bu kâinat gibi, uzayda değil !
Uzay sonlu
bir hayâl ! Sonsuz gerçeğe eğil
!
HAK
der: ‘“İnsâna
verdim
rûh
için
bilgi
çok
az
!”’
Yâni
Rûh sonsuz ışın ! Sonlu beyin anlamaz !
‘Kimse
bilmez
! Rûh nerden gelir nereye gider !’
Böylece
ÎSÂ da “Rûh
her
yerdeki
sonsuz” der !
Hesapta
iki tane sonsuz olamaz mâdem !
Birdir
hem ALLAH
!
Hem Rûh
!
Hem Âlem
!
Hem de Âdem !
İki ayrı âlem yok Dünyâ ve Ahret diye !
‘“Yanlış
gider ! HAK kalır !”’
Kalbe Rûhtan hediye !
‘“Çok
çabuk
hesab
görür
ERRAHMÂN
!”’
Dünyâ
Ahiret olur
!
Sen hemen öldüğün an !
İki yok !
Hayâl ‘bir’i dönüştür gerçek Bir’e !
Yoksa
girersin
beden denen kurgu kabire
!
‘Hayâlden
hakîkate
dönmektir
tövbe
asıl
!’
Bin
kere pişman olsan, bir sonuç olmaz hâsıl !
Derin uykuda
kimsin ? Neredesin ? Bir bilsen !
Hakîkat âleminde ! Hakîkî kendinsin sen !
Beynin devreye girer ve başlar rüyâ faslı !
Kimi,
haz
!
Kimi,
kâbus ! Hiçbirinin yok aslı !
‘“RÛH RABB’in
emri
!”’Orda her işin RAB’den emir !
Onu zavallı
beynin yorumlar ! Hayâl kemir !
Ağaç kurdu ne anlar ! Bahçıvanın işinden !
Bilir
mi çok çekecek kemirici dişinden !
Meselâ
çocuk için, aşk şöyle bir şey eder
:
‘Babam
kızıp
! Altında annemi hep ezdi’ der
!
Meselâ
MUHAMMED’i
orada
görse özün !
Burada her güzele takılır kalır gözün !
Meselâ
ÂLÎ
ile orada sohbet etsen !
Benim
mesajlarımdan, hiç fark edemezsin sen !
Güzelleri görürüz ! Göremeyiz güzeli !
Zamanları biliriz ! Bilemeyiz ezelî !
Çünkü güzel ve ezel, cennette vardır sâde !
Cehennemde Hûriyi seyre yok müsâade
!
‘Yıktım
perdeyi
! Vîrân eyledim’
der Karagöz !
‘Varayım
sâhibime’
dediği, RAB olan
öz
!
Dünyâ döner bir sahne ! Bir tür orta oyunu !
Çık
bu dönme dolaptan ! Bul ‘Tanrısal soyunu
!’
Âlem, alâmet demek ! Sâdece sembol yani !
Yok
olduğunu keşfet ! Sen yok olmadan ânî !
Erdin mi
!
Hayâl
biter
! Dünyâ olur Ahiret !
Şaşılığa
son vermek
!
Bil en büyük mahâret !
Rûh
âlemini ALLAH bize şöyle anlatır :
‘“Bir
mağara var ! Orda uyuyor yedi yatır !”’
Ne yemek var
ne içmek ! Tamamen durmuş zaman
!
‘“Hûri”’
ve ‘“Oğlan”’ gibi genç ve bâkirler her an
!
Yedi er ! Bir de köpek ! ‘“Sekiz Cennet kapısı !”’
Hayâle
göz yummadan
!
Alınamaz tapusu !
Sana hep
ninni söyler
! Güvendiğin beş duyu !
Beynin beşik sallayıp der ‘Mışıl
mışıl uyu !’
Önce beş büyücüyü ! Ve beyleri, beyni kov !
Kâlbini meshet ! Yâni Alâaddin gibi ov !
Alâaddin’de
hem dîn
!
Hem
ÂLÎ
kokusu
!
Var !
O yüce fıtratınla arana çekme duvar !
Lâmbadaki
Mesîh’i
! Rûhunu çıkar yâni !
‘“BEN
RABB’İN DEĞİL MİYİM ?”’diye
sorunca ânî,
‘“EVET”’ de ! Huzurunda el bağlayarak eğil !
Zaten soruyu
soran,
senden başkası değil !
Ne
varmış ! Ve ne yokmuş ! Bu masalda anladın !
‘ÖZ’ adını bul ! Yoksa, ‘masal’ olur her adın !
*
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1998
Copyright © 2000>> www.ondokuz.gen.tr
Copyright © 2001>> www.ondokuzbiz.com
Copyright © 2001>> www.19muhammedali.com