* *
'Sayın; Bayan Kezban HATEMİ’ye !’
* **
‘Cennet
dünyâda idi’
dedin, tebrik ederim !
‘Âdem
yüksekten indi’
dedin, bu doğru derim !
Ama sizce ‘Bir
bahçe imiş dağda bu cennet !’
‘Ve ovaya inmişler
!’ Uluğ getirdi
cinnet !
Bu
çeşit tahminlerle ! Ekranı bastı buğu !
Uzmana
şans verir mi, bilmem, ‘Ceviz
Kabuğu ?’
Uzman olmadığını zîrâ o etti kabûl !
Bilmediğini bilmek de bir erdem en makbûl !
Şimdi
beni dinleyin artık ! Hanımefendi !
Bir
kez kadını yenmiş olsun ! Erkeğin fendi !
Cennette dağ yok ! Kur’an ile Tevrât’ı oku !
Âdem öyle inmedi ! Onda değişti doku !
Şeffaf,
yoğun olunca ! Titreşimleri düşer !
Yüksek
perdeden iner ! Ve perdelenir beşer !
“Nefsini bilen, bilir RABB’ini !”
En doğru söz !
‘“Bilen
bilmeyen
farklı !”’
Çünkü bahse konu öz !
Nefis
dişi kelime ! ‘Havvâ’,
bu nefsin ismi !
Havvâ
! Âdem’in şeffaf ve soyut olan cismi !
Âdem’in sol yanından zevcesi çıkmış ! Niçin ?
Sol,cana ! Ve sağ, Rûha ! Simge olduğu için !
‘“Nefsiniz eşinizdir”’
diyor bak bize âyet !
Âdem
üfürülen rûh ! Zevç odur ! Açık gayet !
Han,
Hanım ! Ve Beg, Begüm ! Man, Woman ! Ve Bay, Bayan !
Dişi sözcük, erkekten çıkmış ! Bu ayân ! Beyân !
‘“RAB
kendi sûretinde
halk eyledi Âdem’i !”’
‘“Dişi ve erkek
yaptı
!”’
İşte bu çift cins demi !
Pırıl pırıl şeffaftı ! Bu halk edilen Âdem !
Nûr olan RABB’inin o, benzeri idi mâdem !
Tevrât
;‘“Onu değil de ! Onları
halk etti”’ der !
Bu
birçok olduğuna onun işâret eder !
‘“Sizleri halîfeler
yaptık arzda”’der âyet
!
Biz Arzı devralan ilk ırkız ! Bu açık gayet !
Cennetteki
ağaçlar ilk mâsûm ırk ! Bilinç az !
Nefes
temiz ! Şehvet yok ! Sırf ışıktan alır haz !
Sâde Rûh bilinç vermez ! Beden fizik değilse !
Kök toprağa girmeli ! Şarttır toprak elbise !
Upuzundu
her insân ! Dört beş boy kavak gibi !
Boyuna
büyüyordu ! Değildi hırs sahibi !
‘“Dirilme !”’
Kıyâmete dek ertelenmemişti !
Tekrâr doğma, ölümden hemen sonraki işti !
Şeffaf
ten gidip ! Daha şeffafı geliyordu !
Hiç
farkına varmadan, vücûd inceliyordu !
Bazı ağaçlar gibi, hem erkekti ! Hem dişi !
Üçüncü ırkta oldu ayrı cinslerde kişi !
Dikkat
et, âyet : ‘Dünyâ’
demiyor da, diyor ‘“Arz
!”’
Yoğun
‘Dünyâ’dan,
şeffaf ‘“Arz”’ı
ayırır bu tarz !
Bu Arz’ın dokusundan halk
edilmişse Âdem ,
Arz da şeffaf olmalı ! Âdem şeffaftı mâdem !
Cennet
ilk şeffaf Arzdı ! Irk, İbrâhim
milleti !
Fosil
ilmi ne bilsin ! Yoktu ki iskeleti !
‘“Sekîne”’
giydirilmiş idi ! Arzda ilk ırka !
Arzda ‘Sâkîne’
dendi ! Irk ise, yedi fırka !
‘“Yedi deniz yazamaz
kelimelerimi”’ der !
ALLAH, yedi alt ırka burda işâret eder !
‘“Sîna
ateşi”’ gibi idi Arz !
Herkes volkan !
Alınırdı ateşle aptes ! Kutubdu mekân !
‘“Çıplağım, üşüyorum,
açım”’
dedi bak Âdem !
Cennetten
kovulup da, Sekîne bittiği dem !
Demedi HAK ‘Âdem’e
: ‘Bana
secde et !’
Niçin ?
Sâf ırka dîn ve namaz gerekmediği için !
Hep
trans halindeydi ! Henüz yok idi aklı !
RABB’ini
seyrederdi ! Özü değildi saklı !
Bu nedenle Âdem’in ‘“SÂFİYULLAH”’
tır ismi !
‘İlk
Âdem’den çıkmıştır
! Bu şeffaf ırkın cismi !
‘İlk
Âdem !’
Bu sâf ırkın ALLAH’taki modeli !
‘“ALLAH’ın
fıtratı”’
O ! İsmi MUHAMMED ÂLÎ !
*
HAYÂT
AĞACI
!
*
Cennet
bir rûh okulu ! Meyve bahçesi değil !
‘“Hayât ağacı”’ndan
kast, ‘“Sekîne !”’
Rûha eğil !
Can dünyâda buğday yer ! Ve cennette Sekîne !
Sekîne’ yi isteyen ! Arz merkezine ine !
Tevrât
‘“Hayât ağacı doğu
tarafında”’ der !
‘“Meryem yıkanmak için,
doğuya doğru gider !”’
Kâbe’nin kapısı da bakar ‘doğu’
yönüne !
Kâbe Dünyâ merkezi olmakla erdi üne !
‘“Cennetlikler
sağ
yanda !”’
Acaba bu söz niçin ?
Doğu
! And ! Ve sağ ! Ayni kelime ! Onun için !
Arz
merkezinden dikey hat kutublardan geçer !
Mıknatısın
iğnesi, Kuzey Kutbunu seçer !
Değirmenin
taşını çeviren eksen, kutup !
‘Kutubdur
!’
Kim ererse kendi rûhunu tutup !
‘Hâcer-i
Esved’
HAKK’ın sağ eli ! Doğu yönü !
Zemzem
hiç kurumayan kaynak ! Kapının önü !
Yoğunlaşmaya,
ilkin o taştan başladı Arz !
Dünyâ
oluştu ! Ak taş siyah oldu ! Secde farz !
Kâbe’de
İbrâhim’in var bak ! Bir ayak izi !
Arz
demek yumuşakmış ! Düşündürüyor bizi !
‘Bir
tek hücreyle başlar !’
Minik evren insân da !
Bir
kadın, bir erkekten gebe kaldığı anda !
Îsâ
! ‘“Seçkin dostunun adını
koydu Piyer !”’
Dedi
: ‘“Piyer üstüne tapınak
kurun ! Değer !”’
Piyer
! ‘Taş’
demek ! Yâni mâbedin temel taşı !
Bu
taştan inşâ oldu soyut Arz ! Başta taşı !
Fisagor
! ‘Taş’
ardından vaaz verirdi ! Niçin ?
‘Tercüman’
olduğunu taşın öğretmek için !
Taş
! ALLAH’a tercüman olan halîfesi ‘“Rûh
!”’
Cennetteki
Âdem o ! Bunu bilmez ham güruh !
Papanın
evi artık Sen Piyer kilisesi !
Taşla
taşlandı Îsâ ! Duyulmaz oldu sesi !
Kâbe
için ALLAH der: ‘“Dünyâdaki
ilk mâbet !”’
Bu
taştan yüz çeviren ! Taş olur ilelebet !
Dünyâ
! ‘Alçak
yer’
demek ! Kelime kökü ‘Deni
!’
Yâni
yoğun kaldıkça ! Olamayız medenî !
‘“Arz
ağırlık atacak kıyâmette”’der
RAHMÂN : !
‘“Ölüler
dirilecek !”’ Arz şeffaflaştığı
an !
Bu
arz hem dünyâ ! Hem de senin toprak bedenin !
‘Perdenin
arkasından !’
Çıkacak halk edenin !
Çıkacak
olan ! Yine senden başkası değil !
Melek
ilk Âdem oldu ! Kendi önünde eğil !
HAKK’ın
her özelliği, bir ismine bürünür !
Ve isim, tam yansıtan bir velîde görünür !
Hem FÂTMA ! Hem MUHAMMED ! HAKK’ın ERRAHÎM ismi !
Biri
Arzın, öbürü ise Dünyânın cismi !
Bu
yüzden RESÛL dedi :“FÂTMA
benden bedeldir !”
Nasıl
ki bak ! Sağ elin karşılığı sol eldir !
Bu
yüzden onu “Kendim”
deyip ÂLÎ’ye verdi !
‘“İki
deniz, kanalla biribirine erdi !”’
HAK
der : ‘“İki
denizden çıkar inci ve mercan !”’
Biri
elmas tozuyla ! Biri kanla ! Verdi can !
HASAN-HÜSEYİN
! Oktav farklı MUHAMMED-ÂLÎ !
‘Evlât,
babanın sırrı’
sözünün bu, meâlî !
*
*
Sözü
burada kesip dönelim biz Âdem’e !
RABB’inden
bilgilerle mest olduğu o deme !
‘“HAK bilgi”’
soyut meyve ! O şeffaf yapar canı !
Canın gittikçe artar rûhuna heyecânı !
‘“Meyve
yemek denildi bilgi almaya !”’
Niçin ?
Yenen
şey hücre olup sonra çıktığı için !
Âdem’e vahyolan sır ! Soyut hücre dokurdu !
Her hücrede ‘“ALLAH’ın
fıtratı”’nı okurdu !
Bunlar
yasaklanmamış bilgiydi ! Hepsi soyut !
Rûhun
gıdası idi ! ‘“Cennet”’
kaldı hep boyut !
Soyut , tene girince çıkmaz ! Posası yoktur !
Somut, tene girince kalmaz ! Pisliği çoktur !
‘“Yasak
meyve”’ çekmişti Âdem’in
ilgisini !
Çünkü
kapsıyordu o ! ‘“Kıyâmet”’
bilgisini !
Ölü diriltme sırrı ! Kendinden saklanmıştı !
Sandı ! ‘Hep
yaşamasın’
diye yasaklanmıştı !
‘“Sekine”’
ile canı hep yenileniyordu !
‘Ölümsüz
değilim ben’
diye o bunu yordu !
Zaten kuşkulanmıştı ! ‘Ayırım
oldu’
diye !
‘“Yüceler”’
secde emri almamıştı !”’
Bu niye ?
HAKK’a
sorunca bunu ! O şöyle açıkladı :
“ON İKİ İMÂM, AHMED,
FÂTMA
onların adı !”
Her
âleme ! Ona hâs vücûd ile inerler !
Olurlar
Üçler ! Beşler ! Altılar ! Denen erler !
Asılları
sâbittir ! Yansırlar aynalara !
Buna
‘“İstivâ
etmek”’denir
! Kendinde ara !
Senden
gelecek onlar ! Cennet âleminde de !
‘“Biz”’lerden
olacaksın ! ‘Ben
Arzda ÂDEM’im !’
De !
‘Korkma
! Ölüm sırrını sana vermedim’
diye !
Diriltme
hakkı âit ! En son İMÂM MEHDÎ’ ye !
‘“Yasak
ağaç”’ işte bu ! Kökü
fıtrat bilgisi !
İçiçedir
fıtratın ‘“HANÎF
DÎN”’
le ilgisi !”
Havvâ
dedi Âdem’e : ‘Mehdî
gelene kadar,
Doğan
herkes ölecek ! Olsalar bile dîndar !
Öğretelim
her cana diriltmeyi ölüyü !’
Ve
Âdem sırrı kaptı ! Bozuldu en son büyü !
Vücûd
yoğunlaşınca ! Anladı Âdem niçin :
Ölü
olmak lâzımdı ! Önce dirilmek için !
Ölmek
ise ! Dünyâda ancak mümkündü ! Neden ?
Çünkü
yalnız Dünyâda mevcûddu çamur beden !
Cennet
de Dünyâ oldu ! O bürününce ete !
Bağlandığı
için o ! Canı ile cennete !
Zîrâ
‘“Artık diken ver”’dedi
! Dünyâya da HAK !
Deve
gibi ! Dikene oldu Âdem müstahak !
Âdem’i
çivileyen haç oldu ! Her bir ağaç !
Derisi hayvân postu idi ! Ve her öğün aç !
‘“Fıtratını emânet
etmişken”’ halk edeni !
‘“Kitab yüklü
merkebe”’ döndü yazık
bedeni !
‘“Câhil”’,
yâni ‘kendini
bilmez Âdem !’
Dedi HAK !
Kendine
yazık eden ! Bir ‘“Zâlim”’dir
muhakkak !
İlk
Arzı ‘“Altı
günde”’
yaratmışken HAK bile !
Beklemedi
yedinci ırkı ! Acele ile !
RAHMÂN
insân hakkında ‘“O
acelecidir !”’ Der !
ERRAHMÂN
! ‘“O sabırlı”’
ismine eşit eder !
‘Penis
ile vagina !’
Oldu ‘“Hayât ağacı !”’
Gönül
dili yerini ! Ses dil aldı ! Ne acı !
Diriltme
formülünü unuttu fizik cismi !
‘Mehdî
bekleyen insân !’
Oldu Dünyâda ismi !
‘“Özümü kararttım
ben affet !”’ Dedi o mâdem
!
Hiçbir
yerden inmedi ! Yalnız değişti Âdem !
*
AF !
*
Özünden
kopmamaktan ibâret ‘“HANÎF
DÎN”’i !
İhânet
eden ! Fizik Arzda bulur kendini !
‘“Pişilecek, ateşte
kalınıp çağlar boyu !”’
‘“Deri değiştirip”’
hep arınır insân soyu !
Siyah,
kızıl, sarı ve beyaz derili mevcûd !
Çıkınca
diğer renkler ! Şeffaf olacak vücûd !
Yılan gibi, insân ve Arz değiştirir deri !
‘Yedi
çağ’
geçip bunlar ! Olur ALLAH’ın eri !
‘Dünyâ
! Donup taş olmuş ! Kış uykusunda yılan !
Uyanıp
yutana dek ! Sen üstünde oyalan !’
Mevlânâ, Arz sırrını böyle az ve öz açtı !
Anlayan ! Semah yaptı ! Kalan ! Câmiye kaçtı !
Mûsâ’nın
o yılanı ! Firavuna düşmandır !
Çıkma
vakti, erilen veya ölünen andır !
Mesîh ! İbrânîcede ‘Meşih
!’
Ve ‘Nahaş
!’
Yılan !
Aynı sayı, ölünce senden çıkacak olan ! (358)
Ejderha
resmi vardır bak ! Her eski mâbetde !
Ona
‘“Arzda
en son
gün
çıkacak”’
fıtratın de !
‘“Arz yaratığı”’
onun Kur’anda öbür ismi !
Can toprak tenden çıkar ! O, Arzdan ! Şeffaf cismi !
Arapça
‘yeri
tepen’
anlamındadır adı !
Yer
çekimi işlemez ! Dimdik Âdem evlâdı !
Kitabda ona denir ‘“Kıyâmet
terâzisi !”’
Çıkan canın tartılır bir anda tüm mâzisi !
‘“Ayırır inançlı ve
inançsızı o derhâl
!”’
Ona
karâr verdirir ! İçinde olduğun hâl !
Daha
da kötü olur ! Çıktığında kötü can !
Vicdânın
baskısından ! Artık özgürdür o an !
Kafesten
kaçan ! Koşar ise ormana nasıl !
Sevinçle
vahşîleşir ! Çünkü hayvândı asıl !
Arap
der : ‘Arapçada
azab, tatlı kökünden !’
Ateşi
bak ! Şeytana beden yaptı halk eden !
İyi
çok daha iyi olur ölünce ! Niçin ?
Vicdânıyla
yüz yüze ! Artık olduğu için !
HAK
‘“Günâhı misliyle iâde
ederim”’ der !
İyiliğin
misli yok ! ‘“Rahmet”’
sırf sevgi eder !
Dünyâyı
bak ! ‘DNİA’
olarak yazar Arab !
Harflerini
değiştir ! ‘“ADNİ !”’
; İbranîce ‘“RAB !”’
Denî,
Dünyâ ! Yedinci çağda olur cennet Arz !
‘“Sâlihlerdir
vârisi !”’;‘“BİZ”’lerden
olur bu tarz !
Şimdi
beşinci ırkız ! Arz dördüncü devrede !
Şeffaflaşma
başladı ! İlk dönüm noktası de !
Kova
burcu ufukta ! Bu vizyon burcu ama,
Bir
felâketten sonra ! Olacak bu sıçrama !
Olacak
yedinci ırk ve Arz yeniden şeffaf !
İşte o zaman ancak ! Çıkacak ALLAH’tan af !
*
İNFÂZ !
*
Son
ırkta “MEHDΔ
olur ! Her ırkta sınıf geçen !
Ayrılacak
‘“Doğru yol”’
ile ‘“Yokuş”’u
seçen !
Bir şey yanınca ! Duman ile çıkmakta ışık !
Her kömür arasında ! Marsık vardır karışık !
Dünyânın
tembel kısmı, kopup dönüşür Ay’a !
Oraya
gönderilir ! Son ırkta kalan yaya !
‘“Kıyâmet
yaklaşınca ay yarılır”’
der âyet !
Ay’ın Arz ve insânla ilgisi açık gayet !
‘Merkür
ve Ay götürür canı ! Güneş yargılar’
;
Mars
infâz eder ! Dünyâ mumyasını sargılar !
Şeffaf teni giydirip soyan da ! Yine Ay’dır !
Hem Cibril ! Hem Azrâil ! ‘“Çift
boynuzlu”’ bir yaydır !
Çalışkan
Mehdî olur ! Ve dünyâ, ‘“Arz
cenneti
!”’
Arzın
kalmaz zerresi ! Ne de insânın eti !
Cennet meleği gibi, insânlar olmaz sırf sâf !
‘Ben’den
‘Fıtrî’
bilince ! ‘“Biz”’e
geçerler saf saf !
‘“Meleği bile bir gün
yargılayacağız”’ der
!
Bu
sözünde haklıdır çok şükür ! Aziz Peder !
*
*
İnişi
söyler Tevrât ! Çıkışı ise İncil !
Biri
der: ‘Ben’ önemli ! Biri der: ‘Olma
bencil !’
Hiçbir şifreli harf yok ! Ne Tevrât ! Ne İncil’de !
Kur’an-ı en son kitab yapan şey ! İşte bu ! De !
‘“GAYB”’ın
bütün sırları, bu kitabda saklıdır !
‘Gayb
erenleri’
bilir ! Onlar HAKK’ın aklıdır !
‘“ALLAH gayb’ı
açıklar seçtiğine !”’
‘“Şimdi az !
‘“Gayb’ı kimseyle değil
! Herkes ile paylaşmaz !”’
ALLAH,
‘“En
eskiler”’ ve ‘“Yakınlar”’
için dedi :
‘“Evvelce onlar çoktu !
Şimdi azdır adedi !”’
Üçüncü ırkın sonu ve dördüncünün başı,
Henüz
şeffaftı ! Hem de ‘“Ulular”’dan
dı aşı !
‘“Eskilerin
eskisi”’ denir
artık bunlara !
Beşinci
ırkta az var ! Ama yok değil ! Ara !
Tevrât’ta
insân, ‘“Adam
!”’ Toprak ise
‘“ADAME
!”’
Kuzey
Kutbudur bil ki bizim dünyânın başı !
‘“Gayb
erenleri”’ orda
şimdi de ! Yapar aşı !
Fazla elektriği boşaltmak için kapı !
Arz,
hayâtını borçlu ! ‘Kapı’ olan kutuba !
ÂLÎ,
‘“Kökü göklerde
cennet ağacı Tuba !”’
‘“Yasak ağaç !”’
En yüksek HAK bilincimiz RAB’dır !
Can
cennette melektir ! RABB’i ona serâbdır !
Melek
mâsûm ve sâftır ! Ama bilmez kendini !
Sâde
hayâtta kalmak ! Can için değil amaç !
‘“Hayât
ağacı”’ Arza naklolmadı
! Gözü aç !
Can
kazanmalı önce ! Maddede ‘Ben’
bilinci !
İstiridyede hapis olmadan ! Çıkmaz inci !
Ben
bilinci üstünde mevcûddur ‘“Rûh”’ bilinci !
Ona
‘“Cebrâil”’,
diyor ! Taklit erbabı dînci !’
İçi
‘“Hikmet”’
le dolu ! Eşsiz bir definedir !
Arz
altı günde ! Âdem yedincide oldu halk !
Yedi
ırk basamağı çıkarak ! ‘“Ayağa
kalk !”’
*
*
Soyadın,
‘En
sonuncu’
demek ! Kezban HATEMİ !
‘“Sonuncu
ilk olacak”’
der Îsâ ! Düşün emi !
İlk tohum ve son tohum arası çizgi ağaç !
İki Âdem arası köprü dünyâ ! Gözü aç !
İşte
bu yüzden ona ‘“Sırat
köprüsü”’
derler !
Geçemeyenler
onu ! Canlarıyla öderler !
Hügo diyor : ‘Yarattı
HAK birinci Âdem’i !’
Güzele
âşık olmuş ! Notur damın kamburu !
Sökmeye
çalışıyor ! Sırtından kötü uru !
Son Âdem giydirecek can her rûha ! ‘“Ses”’
ile !
‘“Ol
dediği şey olur !”’
Bir kez geldi mi dile !
‘İşte
bu ses’
‘“İblîs’in
bilemediği isim !”’
Tohum
yoksa ! Hiçbir şey yaratamaz kör cisim !
‘“Dünyâda
en çirkin ses merkebin sesidir”’
der !
‘“Yaratan
ses”’i çıkar ! Demek istiyor ‘“PEDER
!”’
‘“Cennette
bak boş lâf yok !”’
Hep ‘“Selâm”’dan
ibâret !
‘“Zekeriya susunca !”’
‘“YAHYA doğdu !”’
Al ibret !
HAK der :‘“Taptığınız put,
sinek bile yapamaz !”’
Fizik bedense dikey ! Şimdilik vesâire !
Dâireye
dönüşür ! Secde etse kendine !
Bu
yüzden ! Farz olarak namaz kondu her dîne !
‘“Gökte
olan kimseler zikrederler !”’ Der âyet
!
‘“HAKK’ın yarattığının çoğuna
üstün insân !”’
Demek
: ‘O
kimselere !’
Fazlası oldu ihsân !
Her yerdeki şeytanı ! ERRAHMÂN kovdu ! Niye ?
Yoğunlaşıp ! Sırları unutabilsin diye !
‘“Yaklaştırılmıyor bak ! Şeytanlar
hiç Burçlara !”’
Nedenini,
onların yoğunluğunda ara !
‘“Zaten
kâfirlerdendin sen !”’
Dedi ! ‘“Kovunca
HAK !”’
Bizim
Arzda doğamaz ! Devri bittiği için !
Sızar
omuriliğe ve beyne ! İçin için !
Her
ırk sonu geçittir ! Kur’anda ‘“Berzah”’
denir !
Küçük ‘“Kıyâmet
!”’ Sevap ve günâhla
ödenir !
Altı
devre bir maç var ! Yedinci devre final !
‘“Büyük
kıyâmet”’dir O ! Çalış
! Kupayı sen al !
Son
ırkı bekleme sen ! ‘“Arz
Cenneti”’ hep açık
!
Kalbindeki
noktadan gir ! Soyut uzaya çık !
İşte
cennet sırrı bu ! Sayın; Kezban HATEMİ !
‘“Bilinmeyeni
!”’ ‘“Bilen
!”’ Birine bırak
! Emi !
‘“KİTAB
İLMİNİ”’
bilir bende-i ÂL-İ ABÂ !
Fakire, söz verir mi CEVİZOĞLU acaba ? (xx)
**
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 20.11.1998
*
(x)
İbranicede : ‘GEMATRİA
- NOTERİCON – TEMURA’
(xx)
Sayın HULKİ CEVİZOĞLU : Çok düzeyli T.V. programlarından
birinin sunucusu.
*
Copyright © 2000>> www.ondokuz.gen.tr
Copyright © 2001>> www.ondokuzbiz.com
Copyright © 2001>> www.19muhammedali.com